Main
110 SORUDA YARATILIŞ VE EVRİM TARTIŞMASI: “Bitmeyen Bir İdeolojik Kavganın Hikâyesi”
110 SORUDA YARATILIŞ VE EVRİM TARTIŞMASI: “Bitmeyen Bir İdeolojik Kavganın Hikâyesi”
Prof. Dr. Arif SARSILMAZ
5.0
/
5.0
0 comments
Bu kitap niçin yazıldı:
Dünyadaki ilmî gelişmeleri yakından takip edenlerin bilebileceği
gibi, evrim hipotezi karşısındaki düşünce ve akımlar, bilhassa
son 20 yıldır giderek artan bir hızla yükseliştedir. ABD başta olmak üzere
birçok ülkede ateist ve materyalist anlayışın elinde, biyolojik vasfından
çok ideolojik bir hususiyet kazanan evrim düşüncesine karşı, seslerini yükseltmeye başlayan bilim adamları, vakıflar ve dernekler vasıtasıyla çeşitli
yayınlar yapmaktadırlar.
Materyalist ve pozitivist bir anlayışla dogma hâline getirilerek insanlara
dayatılan evrim teorisinin en katı şekilde okutulduğu ülkemizde bu yüzden yıllarca mağdur edilen öğretim üyeleri tanıyorum. Derslerinde evrimi
sorguladığı için meslekten atılanı biliyorum. Buna rağmen sanki mağdur
edilenler kendileriymiş gibi “evrim daha fazla okutulsun” diye, yavuz hırsızın ev sahibini bastırmasına benzer şekilde imza kampanyası açanlara karşı
bir şeyler söylemenin gerektiğini düşündüm.
Otuz yıldan beri çeşitli vesilelerle yazmaya niyetlenip derlediğim
notlarımı geniş bir kitap hâlinde sunma düşüncesindeydim. Ancak talebelerimden gelen aşırı talepler, bilhassa lise talebelerinin zaman zaman
üniversiteye kadar gelerek sorular sormaları, çeşitli yerlerde konferans
tarzında konuşma isteklerine yetişememem gibi unsurlar, bu şekilde bir
soru-cevap tekniği ile temel bilgilerin acil olarak yazılması gerektiğini hissettirdi.
Evrim hususunda kendi talebeliğimden beri yaşadığım gel-gitlerimin,
“sıcak yarada kezzap, beyin zarında sülük” olduğu yıllarda, hakikate giden
yolda elimden tutan, îmân-ı tahkiki ile müşerref olmamıza vesile olduğu gibi, her gün yeni bir güzellikle tabiat kitabına bakışımızı tashih eden Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin devamlı olarak üzerinde durduğu
bu mühim meselenin daha fazla sürüncemede kalmaması için derhal yazma faaliyetimi hızlandırdım.
Bugüne kadar nasıl olsa piyasada bu konuda boşluk yok, birileri nasıl
olsa yazıyorlar ve insanlara faydalı oluyorlar diye düşünüyordum. Ancak
meslekten ve bizzat bu mevzuyu ders olarak okutmuş birinin yazacağı
kitabın getireceği bakış açısının çok daha tesirli olacağını söyleyen arkadaşlarımın istişarî tekliflerine uyarak, yazdım.
Biyolojinin temel taşı olarak görülen ve bir dünya görüşü olarak insanlara dayatılan evrim konusunda yazılacak bir kitapta ister istemez bütün fen dallarından hatta sosyoloji ve ekonomi gibi sosyal dallardan bile
bahsetmek mecburiyetinde kalmanız kaçınılmazdır. Çok geniş çaplı, bir
kitabın ele alınması için birlikte çalıştığımız arkadaşların da kabulüyle daha
fazla beklemeden acil olan kısmın hemen çıkarılması düşüncesi bu kitabı
ortaya çıkardı. Bununla beraber farklı ilim dallarındaki arkadaşların ortak
çalışması olarak sunulacak eser de inşallah tamamlanmak üzeredir.
Kitapta ele alınan sorular, değişik zamanlarda karşı karşıya kaldığım
hususlardır. Derslerimi hiçbir zaman tek taraflı vermedim ve talebelerimi
notla korkutarak, onlara baskı ile hiçbir düşünceyi empoze etme yoluna
gitmedim. Çünkü bu yolun çıkmaz olduğunu biliyordum. Ders esnasında
şahsıma tevcih edilen sorular karşısında hep talebeliğim sırasında, evrim
fırtınası olanca şiddetiyle eserken, sadece merak için sorduğumuz sâfiyâne
sorularımızın bile “Sus! Böyle soru mu olur? Evrim artık kesin bir kanundur, ispatlanmıştır, hangi yobazdan öğrendiniz bu soruları?” denerek
cevapsız bırakıldığı devirler aklıma gelmiştir. Benzer bir basitliği ve “bilim
yobazlığını” kendime yediremediğim için ne kadar saçma olursa olsun talebelerimin sorularını dinledim ve bilebildiğim kadarıyla da cevap verdim.
Fıtratımda olmadığı hâlde bu yolu gösteren Muhterem Hocamın hoşgörü
telkinlerinin de hep faydasını gördüm. Neticesinde derslerimi dinleyen
talebelerim arasındaki ateistler bile gelip takdir ettiler ve şer odaklarının
hakkımda kurdukları tuzakları haber verdiler. Kandırdıkları ateist namzedi
birkaç öğrenciye teyp verip dersime soktular; çünkü benim objektif bir
ders anlattığıma inanmıyorlardı. Fakat bütün planları Allah’ın (c.c.) izniyle
akim kaldı. Çünkü aleyhimde konuşacak talebe bulamadılar. Ancak isimsiz mektuplarla YÖK’e ihbarda bulundular. Bütün bunlar evrimin ne kadar
ideolojik bir hâle geldiğinin apaçık bir göstergesi değil mi? İşte, bu yüzden
kitabımın alt başlığını “Bitmeyen Bir İdeolojik Kavganın Hikâyesi” koydum.
Bu kitapta yazılanlar da bu kavgayı bitiremeyecek, zaten bitmesini de beklememeli, ancak insanları yalan yanlış, dayatma ve korku ile sindirerek
ateist bir ideolojiyi bilim adına eğitimin temeline koyma teşebbüslerine
karşı da sessiz kalamazdım. Ülkemizde giderek güçlenme yoluna giren demokratik ortamın geliştirdiği akademik hürriyetler, zaman içinde her türlü
felsefî ve ideolojik düşüncenin sorgulanmasını da gündeme getirecektir.
Başta ABD olmak üzere birçok Batı ülkesinde ister “Evrim” başlığı altında,
isterse “Biyoloji Felsefesi” adı altında, biyolojinin laboratuvara girmeyen
ve tekrarlanabilen deneylerle gösterilemeyen, spekülatif yorumlara dayanan iddialarının, giderek yaygınlaşan bir süreç içinde aklı selim sahibi
ilim adamlarının tenkit sahasına girmemesi mümkün değildir. Aklını ve
beş duyusunu kullanan, kalbinin ve vicdanının sesini duyabilen her ilim
adamının kaçamayacağı bazı temel soruların artık ülkemizde de sorulması
gerekmektedir.
Bitmeyen Sorular:
“Bu dünyaya nereden ve nasıl geldik, nereye gideceğiz?” sorusu
herhâlde düşünen insanların en çok merak ettiği soruların başında gelir.
Semavî dinlerin bildirdiği “Yaratılış” bilgileri dışında insanlığın bu sorusunun sadece birinci kısmına cevap olmak üzere ileri sürülmüş ve dünyayı
en çok meşgul etmiş düşüncelerin başında da herhâlde “evrim” hipotezi
ilk sırada gelir.
Yukarıdaki sorular “düşünen insan” olmanın gereğidir. Bu soruların
ortaya çıkmasına sebep, insandaki “merak hissi”dir. Bütün icat ve keşiflerin, arkasında yatan itici güç, merak hissinden kaynaklanan araştırma
ve inceleme aşkıdır. İçinde bulunduğumuz dünyayı ve kâinatı bu merak
hissiyle incelemeye koyulur, bilgiler toplar, bunları akıl ve mantık süzgecinden geçirerek değerlendiririz. Bu şekilde elde edilen bilgilerin bir
kısmı bizim için çok mühim olmayan, hayatımızda müspet veya menfî bir
tesiri görülmeyecek, sadece o mevzuda ihtisas yapanları alâkadar edecek
mâlumâtlar olabilir. Mesela, radyo dalgalarının nasıl yayıldığı veya uydu antenlerinin nasıl çalıştığı, bir gıda mühendisi için çok önemli değildir. Aynı
şekilde bir elektronik mühendisi de gıdalarda üreyen bir bakterinin hangi
toksinleri salgıladığını çok merak etmez, ancak gıda zehirlenmesine maruz
kalırsa tedavi için hekime gider ve ilaçlarını alır.
Ancak insan olan herkesi ilgilendiren, bu dünya’daki varlık sebebimiz,
nasıl var olduğumuz ve gelecekte ne olacağımız gibi sorular hiçbir zaman
gündemimizden düşmez. Değişik zamanlarda farklı şekillerde hep karşımıza çıkan bu sorulara karşı verilen cevapları vicdanımızın derinliklerinden
gelen çok kuvvetli bir merciye tasdik ettirerek, akıl ve kalb gibi bütün
latifelerimizle bir itminan duygusu bekleriz. Vicdanımızla birlikte, aklımızı
ve mantığımızı kullanarak bütün bir ruh huzuruna kavuşmamız için yukarıdaki soruların sorulması ve doyurucu cevaplar alınması gereklidir.
Müsait vasatını bulamadığı için bu tip mevzulara uzak kalmış ve tahsil
görmemiş birisi bu sorulara karşı çok fazla merak duymayabilir, büyüklerinden duydukları bilgiler kendisine yetecek kadar bir tatmin hissi hâsıl
edebilir. İman ettiği kadar huzur bulur. Dininden şüphe etmez, Allah’ın
(c.c.) her şeyi istediği gibi yaratıp yok edebileceğine iman eder ve rahatlar. Ancak dünyayı küçük bir köy hâline dönüştüren haberleşme vasıtaları,
her türlü ilmî tartışmayı ve soruları en ücra köylere kadar yaygınlaştıran
eğitim faaliyetleri, bu tip bir insana rastlama ihtimalimizi azaltmaktadır.
Artık her türlü bilgi, yalan veya doğru, başta TV olmak üzere her türlü
medya vasıtasıyla insanlara ulaşmaktadır. Tabii bu medya bombardımanı
altında bazı sorularımız cevaplanırken, çok hayatî olan ve dünya görüşümüzü şekillendirecek, temel düşünce dinamiklerimizle ilgili pek çok yanlış
bilgi ve peşin hükümlü yorumlarla da kafalarımız karıştırılmakta, düşünce
dünyalarımız altüst edilmektedir.
Bütün dünyayı tesiri altına almış bu medya bombardımanının hasıl ettiği havayla birçok insanın zihin dünyası karışmış, temel inanç dinamikleri
sarsılmıştır. Aldatıcı propagandalar tesiriyle zihinlerde oluşturulan “Din ve
Bilim”in çatıştığı, insan dahil olmak üzere bütün varlıkların kendi kendine,
tesadüfen oluştuğu ve evrimleştiği düşüncesi, dünyayı büyük bir çöküşün
eşiğine getirmiştir. İnsanoğlunun dünyaya gelişiyle başlayan teizm-ateizm
mücadelesinde “bilim ve teknoloji” gibi iki önemli silah, hâkim materyalist
felsefî akımlar öncülüğünde, medyanın da desteği ile ateizm için kullanılmaktadır. Ateizmin en temel iddiaları olan maddecilik, tesadüf ve tabiat gibi kavramlar Antik Yunan’dan bugüne hiç değişmedi. Sadece “bilim” ile
yaldızlanıp kılık değiştirilerek insanlar aldatılmakta, nesiller iman ve inanç
boşluğuna atılmakta, neticede bütün bir cemiyet bu inanç bunalımları
içine girerek dünyayı felakete sürükleyecek bir sona doğru koşmaktadır.
Biyolojik bir hipotez olduğu hâlde bugün tamamen bir dünya görüşü
hâline getirilen ve inanmaları için kitlelere dayatılarak bütün bir toplumu
sarsan “evrim düşüncesinin” ne kadar ilmî olup olmadığı, içindeki yalanlar
ve gerçekler, yapılan çarpıtmalar ve taraflı yorumlar kitabımızda sırasıyla
sorular hâlinde ele alınacaktır. Sorular ve cevaplar karşılıklı konuşma tarzına uygun olacak biçimde, birbirini açacak şekilde ayarlanmaya çalışılmıştır.
Daha çok ortaokul ve lise seviyesindeki biyoloji ve fen bilgisine ait genel
bir malumâtla anlaşılabilecek bir üslupla ele almaya çalıştığımız mevzuları
mümkün olduğunca kısa ve özet olarak takdim etmeye gayret etmiş olmakla beraber, anlaşılamayacak hususları ileride okuyucudan gelebilecek
yeni soruları da ilave ederek genişletmeyi düşünüyoruz.
Elinizdeki kitapta mümkün olduğunca meselenin teknik teferruatından
kaçınılmaya çalışılmış, kestirmeden ana mevzuya girerek hâlen gelinen son
noktadaki neticeye vurgu yapılmıştır. Aslında, okuyucuyu sıkmamak için
sadece hüküm cümleleri şeklinde çok daha kısa da cevaplar verilebilirdi. Fakat bu takdirde, evrimcilerin yaptığı gibi delillendirmeden yazılmış,
sadece ideolojik bir “saplantı” ve endişe ile kaleme alınmış havası hâkim
olacağından, mecburen bazı hususlar uzun tutulmak mecburiyetinde kalınmıştır.
Kitaptaki astronomik ve jeolojik bilgilerin güncelleştirilmesinde emeği geçen Jeolog Dr. Ömer Said Gönüllü ile resimlerin hazırlanmasında
büyük gayret gösteren Biyolog Faruk Çetin’e, yardımlarından dolayı çok
teşekkür ederim. Ayrıca kapak, sayfa düzeni ve baskı konusundaki titiz
çalışmaları sebebiyle Altınburç Yayınevi’nin bütün elemanlarına da teşekkürü bir borç bilirim.
29 Mayıs 2008, İzmir
Prof. Dr. Arif SARSILMAZ
Comments of this book
There are no comments yet.